taleplerinde ısrar etmek
Verb
görevini azimle yapmak
Verb
fikrinde ısrar etmek
Verb
ilkelerine bağlı kalmak
Verb
bir politikayı desteklemek
Verb
hazır ol durumuna geçmek
Verb
birşeyi gerçekleştirme olasılığı bulunmak
Verb
birşeyi yapma olasılığı bulunmak
Verb
10 doları kaybetmeyi göze almak
Verb
kaybedecek bir şeyi olmamak
Verb
açık/âşikâr/makul/mantıkî olmak.
It stands to reason: besbelli, şüphesiz, görülüyor ki, âşikâr
olarak, makul olarak denilebilir ki, … için makul sebepler var.
It stand to reason that we shall succeed.
makul olmak, akla yatmak.
birinin alacağında bulunmak
Verb
tutunacak bir dal bırakmamak, kıskıvrak bağlamak, çaresiz bırakmak.
dayanağı/mesnedi olmamak, tutar tarafı olmamak, mesnetsiz olmak, savunulacak/müdafaa edilecek tarafı
olmamak, kuvvetli delilden yoksun olmak.
kabul ettireceği mazereti olmamak
Verb
dayanağı/mesnedi olmamak, tutar tarafı olmamak, mesnetsiz olmak, savunulacak/müdafaa edilecek tarafı
olmamak, kuvvetli delilden yoksun olmak.
iddialarını birer birer çürütmek, savunmasız bırakmak.
seçme ve seçilme hakkı
Noun, Politics-Intl. Relations
içki ısmarlamak birine içki ısmarlamak
Verb
vaziyet almak vaziyeti kurtarmak
Verb
ziyafette birinin masrafını ödemek
Verb
dayanışmak, birbirini desteklemek, omuz omuza vermek.
birini cesaretle karşılamak
Verb
birinin yaptığı haksızlığa karşı sesini çıkarmak
Verb
cesaretle karşılamak/savunmak, kafa tutmak, karşı durmak.
stand up to fate: talihe/kadere göğüs germek.
son bir ümitle/can havliyle mücadele etmek.
milletvekili lliğine adaylığını koymak
Verb
(ceza hukuku) kendisine karşı yapılan suçlamalara veya sorulan sorulara yanıt vermeyen sanık
ağalık yapmak, (lokantada vb.) hesabı ödemek.